KÜLLÜĞÜN BAŞINA GELENLER
Kahvehanenin camına değmek için
yarışan yağmur damlalarının mücadelesini izliyordu. Kuşları, çiçekleri
düşünmeye vakit bulamadan başına gelenlerden birisi, biten sigarasını
bastırıvermişti üzerine.

Küllük insanların başına
geldikleri için mi sigara içtiklerini
yoksa sigara içtikleri için mi başına geldiklerini düşünmeye başlamıştı.
Her ne olursa olsun insanların sigarayı bırakmaları gerektiğini düşünüyordu.
Böylece kendisi de daha güzel bir amaçla kullanılabilirdi. Hatta o zaman
birileri küllüğü sevebilir, onun hakkında güzel cümleler kurabilirdi. Küllük bu
düşünceler içindeyken çoktan sabah olmuş ve çırak kahvenin kapısını telaşla
açmıştı. Çırak, ustam yine gelmeyecek galiba diye söylenerek sobayı yakıyordu.
Bir saat geçmişti ama yine bir değişiklik yoktu. İki saat geçti küllüğün bütün
hayallerine rağmen her şey her zamanki gibi devam ediyordu.
İnsanlar yine çaylarını içiyor
ve dördüncüyü bulan çayıyla okey oynamaya devam ediyordu. Derken birkaç saat
sonra içeri bir adam girdi. Bu adam az konuşan, konuştuğu kelimelerden ziyade
daha çok öksürük sesi gelen ve son zamanlarda da daha fazla öksüren ustaydı.
Çırak duraksadı ve yıkanmayı bekleyen çay bardaklarına mahcup bir şekilde
baktı. Hoş geldin diyerek ustasını selamladı. Çırağın selamına kafasını
sallayarak karşılık veren usta içeridekileri selamlayıp arka tarafa geçti. Usta
yerine geçmişti ama yüzünde bir şeyler söyleyecekken sonradan vazgeçmiş gibi
bir ifade vardı. Saatler ilerliyor kahvedeki adam sayısı da gittikçe artıyordu.
Usta birkaç saat sonra ortadan kaybolmuştu.
Akşamleyin ustadan önce öksürük sesleri geldi kahveye. Sonra usta bunca yılın
sessiz adamı kendisi değilmiş gibi yüksek bir tonla konuşmaya başladı: “Ağalar,
bundan sonra bu kahvede sigara içilmeyecek! Aylardır çektiğim şu öksürük belası
bu zıkkım yüzündenmiş. İçecek olan gelmesin.” Etrafı tekrar süzdü ve yeniden
tezgâhın arkasındaki yerini aldı. Olan biteni
anlayamadan köylüler teker teker sigaralarını söndürmeye başlamıştı. Arka
taraftaki masalardan sigara yüzünden ölenlerin isimleri ve sigaranın zararları
dahi sayılmaya başlanmıştı. Bu haberi duyduğuna en çok sevinen ise hiç şüphesiz
küllük olmuştu. Kendisiyle ilgilenmediği için kırıldığı sahibini affetmişti
bile. Artık sigara içilmeyecekse beni güzel işler için kullanırlar diye
düşünüyordu. Uzun süre geçmişti, hiç rahatsız eden olmamıştı küllüğü. Kahve
ahalisi ise her zamankinden daha erken ayrılmıştı bugün kahveden. Çırak
masalardaki boşları toplamış, yerleri temizlemişti. Sonra biriken külleri
dökmek için eline küllüğü aldı. Usta sıradan bir şey söylüyormuş gibi yükünden
kurtulurmuşçasına: “O küllüğü de sobaya at!” deyiverdi. Yavaş yavaş küllenen sobanın
içine girerken sadece şunları söyleyebildi küllük: ‘’Ah bu benim başıma
gelenler...’’
Son..
İsmail BIYIK